NEDEN MADEN? NE ALAKA? DİYORSANIZ İŞTE YANITI
2016 yılının başlarında İstanbul
Bahçeşehir pazarında zeytin satıyorum. Akşam olmuş insanlar yavaş yavaş
pazardaki işlerini tamamlamış evlerine dönüş telaşındalar. Esnaf da havanın
kararmasıyla tezgahlarını toplamaya başlamış. Pazarın günlük rutin telaşı devam
ediyor. Akşam kargaşasının yaşandığı bu telaşlı dakikalara tezat oluşturacak
şekilde ağır ağır ilerleyen bir bey dikkatimi çekti işte o anlarda. 60’lı
yaşların sonunda olduğu anlaşılan ancak buna rağmen uzun boyu, güzel kesilmiş
beyaz saçları, mavi gözleri, zamanında spor yaptığı anlaşılan fit duruşuyla
diğer pazar amcalarının arasından açık ara sıyrılan bu bey önümden geçip, yan tarafta toplanmış ve eve gitmiş olan esnafın boşalttığı yere yöneldi ve
elindeki torbaları yere bıraktı. Hiçbir şey yapmıyor, etrafa da bakmıyordu. Sonra
eli göğsüne gitti. Yüzünde acı hisseder gibi bir ifade vardı o anda. Kalp krizi
geçiriyor olma ihtimali aklıma geldiğinden sandalyemi alıp yanına gittim ve
oturup biraz dinlenebilirsiniz isterseniz dedim. Teşekkür etti ve oturdu. Uzattığım
sudan bir yudum içti. İyi misiniz diye sorduğumda; “ihtiyarlık” dedi
gülümseyerek. Ancak çok da iyi olmadığının ikimiz de farkındaydık. Yalnız bırakamadım.
Konuşup kafasını dağıtmasının iyi olacağını düşündüm o an ve sohbete başladık. Daha
doğrusu meraklı sorularıyla, konuyu zeytinlerime getirerek önce o konuşmaya
başladı.
Zeytin ağaçlarının kesilmesi o
günlerde de gündemde olduğu için konu sıkıntımız olmadı tanışırken. Emekli memur
olduğunu söyledi ilk başta. Zeytinin dünyadaki önemi, değeri ile başlayan
anlatısı, benim nasıl oldu da bu konuya geldik diye şaşırdığım bir çok an ile
daha derin konulara bağlandı sonrasında. Az önce tezgahımın önünden geçerken
okuduğum kitabı farketmiş. “Tanrıların Arabaları”. Meraklısı bilir. Bir fenomendir
bu kitap ve türevleri. Tanrı, din, efsaneler, uzay yolculuğu, kalıntılar ve
bunlara bağlı buluntularla ilgili sorgulamalardan oluşur. Hatta öyle hassas
noktalara dokunmuş ve öyle taşları yerinden oynatmıştır ki kitap, yazarı Erich Von Daniken yıllar sonra “yazdığım herşey gerçek değildi. Bazı şeyler
uydurulmuş olabilir” demek zorunda kalmıştı. Benzer bulgu ve anlatılar Giovanni
Scognamillo’nun kitaplarında da görülebilir.
Her neyse, konuşmamız zeytinden
dünyanın tarihine, oradan dönüp dolaşıp ülkemizle bağlantısına geldiğinde ben
tezgahımı da eve gitmem gerektiğini de çoktan unutmuş, ağzım açık bu yaşlı beyi
dinlemeye devam ediyordum. Sanki çok kısa bir zamanda bana beni aşan bir bilgi
yükleme görevini üstlenmişçesine hem anlatıyor hem de her paragraf başında
konuya dair asla doğru yanıtı veremeyeceğim sorular soruyor, ardından cevabı
yine kendi veriyordu. Bununla ilgili okumam gereken kitapları sıraladı. İzlemem
gereken geçmiş tarihli filmlerin ismini verdi. Özellikle 1959 tarihli “Ben Hur”
filmini izle. Ama iyi izle dedi. “İçindeki mesajlara dikkat ederek iyi izle. Birçok
örneği vardır bunların. Sen roman diye okursun, film diye izlersin. Ancak hepsinin
büyük bir kitleye yönelik mesajı iletme görevi vardır bunların.”
Zeytinin önemi, dünya
coğrafyasındaki yetişme alanları, üretim bilgilerinden girdiği konuşmasının
gelişme bölümünde artık dünyada Türkiye’nin konumu, bugünkü siyasal, ekonomik,
toplumsal sonuçlara getiren başlangıcın oluşum evreleri, ülke başkanlarının
kendi aralarındaki hiçbiryerde okumadığım ilişkileri, ziyaretleri sırayı
almıştı. Öyle şeyler anlatıyordu ki ben adeta ilkokulda öğretmenin tahtaya
yazdığı A harfini gösterip “işte bu alfabenin ilk harfi A” dediği andaki
şaşkınlığı yaşıyordum.
Konulara merakımdan ve bu kısa
zamanda ardıardına gelen bilgilerin çokluğundan kafam iyice karışmıştı. “bunları
bana da verin. Hepsini okumak istiyorum. Hangi kitapları önerirsiniz” dediğim bir
an “bunlar kitaplarda yok” yanıtını verdi. Bu yanıttan sonra benim en çok merak
ettiğim şey şu oldu; “sen kiminle konuşuyorsun Atakan?”
Tanıyanlar bilir huyumu. Aklımda bir
soru varsa sorarım. Öyle de yaptım.
“Sizin mesleğiniz nedir?”
“Devlet memuruydum”
“Hangi görevdeydiniz peki?”
“Polis, emniyet.”
“Yapmayın kuzum. Anlattığınız
bilgiler sıradan bir devlet memurunun, bir polisin aktarımları değil. Kitapları
geçtim, kitapta olmayan bilgiler diye bahsettikleriniz bugüne kadar duymadığım
çok özel bilgiler ve dialoglar. Gerçekten kimsiniz?”
Güldü hafifçe başını sallayarak.
İstihbarattan emekli imiş meğer. Yıllarca gizli görevlerde yeralmış. Gençlik yıllarında
uzun bir dönem ailesiyle dahi görüşmeden yurtdışında bulunmuş. Asya’da, Arap
ülkelerinde ve daha pek çoğunda. Anlayacağınız az önce kalp krizi geçiriyor
diye telaşlanıp sandalye uzattığım yaşlı adam, bildiğiniz yerli James Bond
çıkmıştı.
Sonrasında halen aynı görevi
paylaştığı insanlarla İstanbul’da buluşup sohbetlerini sürdürdüklerini, gündemi
yorumladıklarını, aslında bize verilenin ardındakileri konuştuklarını ekledi
sözlerine. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, görünenin aslında varolanı
örtmek için yaratılan gündem olduğunu tekrarladı.
Amerikanın kuruluşunda imzası
olan isimlerin daha o tarihlerde kaleme aldıkları bildirgelerle bugünün
dünyasına yön verdiklerini, onların bu amaçlarını misyon kabul eden grupların
bugün dünyanın her yanına dağılmış ve kilit noktalarda görev yapan insanlar
olarak oluşumu devam ettirdiklerini. Türkiye’nin nasıl kilit nokta olduğunu,
Fener’deki kiliselerin gerçek tarihi ve bilmediğimiz noktalarını, bugüne nasıl
geldiğimizi, hiç birşeyin bitmediğini ve nereye gideceğimizi anlatmaya devam
etti.
Hepsi o günün akşamında pazarın
telaşına sığmadı bu sohbetin. Sonrasında, 2 hafta sonra yeniden pazara
geldiğinde bana uğradı ve devam etti sohbetimiz.
Buraya kadar anlattıklarım,
başlığın yanıtını veren kişinin kim olduğuna, nasıl biri olduğuna dair sizde
fikir oluşmasına yardımcı olmuştur sanırım. Sohbetin içinden başlığa yanıt
olacak konuyu çekip çıkardığımda aktarabileceğim bölüm ise daha ilginç.
“Şimdi siz yol yapılıyor, zeytin
ağaçları otoban yapılmak üzere kesiliyor diye isyan ediyor, üzülüyorsunuz ya
hani. O da öyle değil. Hepsi bir çökme ve yağmalama planının öncesinde
yaşananlar. Bugün yapılan planlar değil, siz doğmadan önce planlanan şeylerin
devamı hepsi. Yol yapılacak diyorsunuz, ağaçlar kesilecek diyorsunuz. Kimsenin umurunda
değil o yollar. İstanbul bitti. İstanbul’da yapılmak istenenler yapıldı. Yapılıyor.
Sırada neresi var?”
“Bilmem. Neresi?”
“Bursa”
“?”
“Bursa’dan öncesi; Uludağ. Neden?
Kimse bilmez. Bilir de söylemez, dillendirmez. Uludağı’n altında dünyanın en
büyük bor yatakları yeralır. Kitaplarda yazmaz. Bor ne? Bor; gelecek. Bor uzay
teknolojisi. Ve Bor kaynağını elinde tutan daima önde. Bugün en değerli madenler
arasında. Uludağ’da madenimiz var mı bizim, çıkarıyor muyuz? Neden? İşte o
ağaçlar bu yüzden gündeme geldiler. Bugün otoban, yarın maden olacak zeytin
ağaçlarının olduğu o bölgeler. Ve biz çıkarmayacağız. Gelip onlar çıkaracaklar.
Bor ellerinde olacak.”
O gün için gündemde böyle bir şey
yoktu. Bugün ise var. Dünden beri gündem bu.
![]() |
www.izgrafik.com adresinden alınmıştır. |
Peki Bor önemli bir maden mi? İnternette
basit bir taramayla bulabileceğiniz sonuçlardan alıntıları yazının sonuna
ekledim. (detaylı bilgi için tıklayınız.)
Zeytin ağaçları madenler için
kesilecek dense, hepimiz ne madeni, hayırdır inşallah diyecek, buna bir anlam
veremeyecek, sorular soracaktık.
Zeytin ağaçlarını kesip size
ulaşımınızı kolaylaştıracak yollar yapacağız dediklerinde yarımız sustu yarımız
kızdı.
Zeytinlikleri imara açıyoruz
dediklerinde hepimiz kızdık, isyan ettik, olmaz, olmamalı dedik.
“E madem öyle hadi sizi
üzmeyelim, ileride gerekli olursa maden amaçlı kesebiliriz şeklinde yasayı
değiştirelim” dediklerinde de rahat bir nefes aldık.
Kim maden açacak, neden açacak ki
zaten ağaçları kessin ilerde birgün diye düşündük. Bu bizim zaferimizdi, zeytin
ağacına karşı borcumuzdu ve yerine getirdik. Zeytinlikleri kurtardık.
Yine aynı şey oldu aslında.
Elinde bıçaklı bir adam ıssız bir
sokakta sizi sıkıştırdı. Öldürmekle tehdit etti. Yalvardınız, cebinizdeki
parayı verdiniz ve olaydan yaralı olarak kurtuldunuz. Kanıyordunuz ama olsun. Ölmemiştiniz
en azından. Sadece yaralıydınız.
Oysa kesilen şah damarınızdı. Yaralıydınız
ama vücudunuzdaki kan hiç durmadan akıyordu ve nihayetinde ölecektiniz. O an
için ölmediğinize seviniyordunuz farkında olmadan. Küçük bir yaşam umudu
taşıyarak.
Aslında öldünüz.
Sadece farkında değilsiniz.
Atakan Atasoy – Haziran 2017 (blogger gecelerin delisi)
BOR MADENİ KULLANIM ALANLARINDAN BAŞLICALARI
ASKERİ AMAÇLI KULLANIMI: Jet ve roket motorlarının iç
kısımlarında, askeri zırhlı teçhizatta zırh ve roket yakıtı olarak bor
bileşikleri kullanılıyor. Yine piyade tüfeği, tabanca, top, tank üretiminde,
zırhlı personel taşıyıcıların zırhlarını güçlendirici seramik plaklarda da bor
kullanılıyor.
BORLU KATI YAKITLAR/HÜCRE YAKITLARI/(FUEL CELLS): Son
günlerde sodyum borohidritin'in kullanıldığı, sodyum borohidrattan enerji
üreten hücre yakıtıyla ilgili çalışmalar hız kazanmıştır. Sodyum borohidratın
kimyasal bağlarında hidrojen mevcut olup, katalist hidrojeni açığa çıkarmakta
veya elektrik üretmektedir. Bu üretim de temel prensip ise su ile boraksın
reaksiyonudur. Bu reaksiyondan üretilen hidrojen direk içten yanmalı motorlara
beslenebilir veya hücre yakıtlarında kullanılabilirler.
FÜZE / UÇUŞ YAKITLARI :Bor kimyasalları özellikle füze
yakıtı olarak kullanılmaktadır. Sodyum tetraborat, özel uygulamalarda yakıt
katkı maddesi olarak kullanılmaktadırlar.
NÜKLEER SANAYİ: Reaktör Aksamları, Nötron Emiciler, Reaktör
Kontrol Çubukları, Nükleer Kazalarda Güvenlik Amaçlı ve Nükleer Atık Depolayıcı
olarak,
NÜKLEER UYGULAMALAR: Atom reaktörlerinde borlu çelikler, bor karbürler ve titanbor alaşımları kullanılır. Paslanmaz borlu çelik, nötron absorbanı olarak tercih edilmektedir. Yaklaşık her bir bor atomu bir nötron absorbe etmektedir.
Atom reaktörlerinin kontrol sistemleri ile soğutma havuzlarında ve reaktörün alarm ile kapatılmasında (B10) bor kullanılır.
Ayrıca, nükleer atıkların depolanması için kolemanit kullanılmaktadır.
NÜKLEER UYGULAMALAR: Atom reaktörlerinde borlu çelikler, bor karbürler ve titanbor alaşımları kullanılır. Paslanmaz borlu çelik, nötron absorbanı olarak tercih edilmektedir. Yaklaşık her bir bor atomu bir nötron absorbe etmektedir.
Atom reaktörlerinin kontrol sistemleri ile soğutma havuzlarında ve reaktörün alarm ile kapatılmasında (B10) bor kullanılır.
Ayrıca, nükleer atıkların depolanması için kolemanit kullanılmaktadır.
UZAY VE HAVACILIK SANAYİİ: Sürtünmeye-Aşınmaya ve Isıya
Dayanıklı Malzemeler, Roket Yakıtı, Uydular, Uçaklar, Helikopterler, Zeplinler,
Balonlar vb.Drji yaratıyor. Böylece bor, çok az ömrü kalan petrol
yerine alternatif olarak öne çıkıyor.
YAKIT UYGULAMALARINDA BOR:Bor'un uçaklarda ve roketlerde yakıt
olarak kullanılması yönünde çalışmalar devam ediyor. Bor birim hacimde petrole
oranla 3-4 kat daha fazla enerji yaratıyor. Böylece bor, çok az ömrü
kalan petrol yerine alternatif olarak öne çıkıyor.