21 Temmuz 2012 Cumartesi

Turistik Otel Havuzunda Ankaralı Turgut İşkencesi

Sahil şeridinde bir ilçede yaşıyor olmanın avantajlarından birisi de denize girmek için yer seçme konusunda alternatiflerinizin çok olması muhakkak. Deniz sezonu başladığından bu yana ben de arabamın bagajını her an denize girebileceğim şekilde gerekli ne var ne yoksa doldurdum ve aklıma estiğinde, canımın istediğinde, beğendiğim neresi olursa denize girebilmek üzere hazır tutuyorum. Yaz akşamlarında, iş çıkışında günün stresini 2 saatliğine de olsa atabilmenin en güzel yolu denize girmek ve ardından kıyıda uzanıp güneşlenmek muhakkak. Ama dedim ya seçenek çok. hergün aynı yerde takılıp kalmak istemiyor insan suya dokunmak için. Yaban sahil şeridinden, özel plajlara, otellerin plajlarından, havuzlarına dek bol seçenek arasından tercih yapmak mümkün. Plajlarda eskisi gibi yüksek sesli müzik yayını olmaması sevindirici bu sezon. ama yine de hiç yok değil. Bu haftasonumu değerlendirmek üzere tercihimi ondan yana kullandığım Karadeniz Ereğli Büyük Anadolu Otel'in havuzunda ise müzik olayını abartmak adına son noktayı koyduklarına şahit oldum. Kış aylarında sıkça gittiğim kapalı havuzu, Türk hamamı ve saunasını sevdiğimi belirtmeliyim. Ancak, hemen herkesin birbirini tanıdığı bir ilçede hizmet veren otelin özellikle hamamında kadın-erkek karışık yıkanacak kadar modern tavrını yadırgamadım da değil. Güneye indiğinizde -yerli ya da yabancı kadın ya da erkek turist- tanımadığım insanlarla birarada Türk hamamına girmeyi elbette seviyorum, ancak saatler öncesi takım elbiselerim üzerimde iken iş konuştuğum, yolda hal hatır sorduğum ya da şahsen tanımıyor olsam da eşiyle tanıştığım ya da eşiyle, oğluyla, kardeşiyle arkadaş olduğum bayanlarla, iş çıkışı gittiğim Türk hamamında yanyana sabunlanıp, kese yaptırmak da tüm "ben modernim" tavrıma rağmen içime sinmeyen bir ortam. Bu nedenle bir süre sonunda kapalı havuz ve hamam sefama da son vermek zorunda kaldım. Bu bir tercihtir elbet ve görecedir. Benim tavrım gitmemekten yana oldu. Ancak bu haftasonu ilkkez ve otelin bu sezon hizmete açılan açık havuzuna gittiğimde ise yönetimin kendiyle çelişen tavrı beni çileden çıkardı. Gişede ödeme yaptığım esnada başladı bu çelişki. hemen yanımda içeri girmek üzere hamle yapan genç çifte ödeme yapmaları hatırlatıldı. Biz otelde kalıyoruz dediklerinde ise açık havuzumuz otelde kalanlara da ücretlidir dendi. hayrete düşen çift sinirli bir şekilde geri döndüler havuza girmeden. İçeride karşılaştığım bir mesai arkadaşımın anlattığı çok daha trajikomik idi. Bu bey arkadaşım 12 yaşlarındaki kızı ile gelmişti otelin havuzuna. Ona da aile harici almıyoruz bu seferlik girin ama bir dahakine eşli gelin denmiş. Peki otelin çocuk havuzunda yüzmesi, kaydıraklarında kayması ve eğlenmesi için kızını havuza getiren bir babadan daha güzel bir aile olabilir mi, ya da yanında kendi yaşlarında bir bayan olan erkeğe yanındaki bayanın eşi olup olmadığı da sorulacak mı acaba diye düşünmeden edemiyor insan. Neyse ki ben ailece gidenlerdendim ve kardeşim, eşi ve üç yaşındaki kızları da yanımızda idi. 140 cm derinliğindeki havuzda yeğenimle yüzdük eğlendik ve yorgunluk çöküp uyku saati geldiğinde de uyuması için 10 dakikalık mesafede olan evlerine götürmek en doğru hareket olduğundan şortumu giyip kapıya yöneldim. Geri dönüşümde girişteki kontrol mekanizmasına biletimi okutmak zorunda olduğum aklıma geldiği için de durumu kapıdaki güvenlik görevlisi bayana anlatmak amaçlı nezaketen sordum; "kardeşimi ve kızını evine bırakıp geleceğim, girişte sorun olmaz sanırım değil mi?"  yanıt ise hayır oldu. ! "maalesef beyefendi çıkmanıza izin veremiyoruz." ! nasıl? günlük giriş için ödememi yapmışım ve biletim çantamda. üstelik eşyalarım ve dahası eşim içeride havuz başında. küçük yeğenimi evine bırakıp geri geleceğim. Ne beklersiniz bu durumda. "Tabi sorun olmaz, buyrun" mu? hayır o da değil. "Ben bi müdür beyi arayayım" dedikten sonra müdür beyi aradı güvenlik görevlisi. Allah razı olsun ki "gitsin, gelsin" yanıtını aldıktan sonra dışarıya çıkışım onaylanmış oldu. Ama hakkını yemek istemem, bu esnada kibarlığı ve güleryüzlülüğü de elden bırakmadı görevli bayan. Neticede "gittim-geldim".  Gelmez olaydım. Öğle sonrası saatler olması nedeniyle misafirler daha bir eğlensin amacıyla olacak ki, şezlongların ardındaki duvarda asılı devasa hoparlörden yayılan ve kulakları tırmalayan bol bilgisayar remiksi ürünü yabancı parçalar kulaklarımıza olabilecek en yüksek sesle tecavüz etmeye başladılar. Bu da tamam. Olur ya, bu da bir zevk meselesidir. Ben sevmem seven vardır, ben dinlemem dinleyen vardır, ben sakin müzikle mutlu olurum havuz başında, başkası disco parçalarla eğlenir. Ama nezih, turistik otel kıvamındaki bir işletmenin havuzunda Ankaralı Turgut'un şarkılarıyla güneşlenmek sadece bana değil, tüm müşterilere de garip gelmiştir diye düşünüyorum. Hadi discoların arasında bir şekilde çalıyor, geçecek demeye kalmadan "Angara'da bir hoca var, üfledi mi uçurur" sözleriyle ikinci göbek havası da gelince ani bir hareketle yerimden kalktım, eşyalarımı toparladım ve bir daha asla dönmemek üzere bu "turistik tesisi" terkettim. Anlatırken de dediğim gibi, zevkler tartışılmaz, beğeniler görecedir. Ancak tesis olmanın, hizmet vermenin kıstasları vardır. Bir meyhaneye gider, balık sofrasında rakınızı yudumlar, çakırkeyf halinizle kalkar masa başında Ankaralı Turgut'un şarkısında iki kıvırırsınız. Turistik bir otelin havuz başında mayonuz üzerinizde güneşlenirken son ses dinlemek zorunda kalacağınız aklınızın ucuna dahi gelmezken buna maruz kalırsanız işin rengi değişir. İşte bu yüzden konsept önemlidir hizmet konusunda. Her işlemenin bir konsepti olur, olmalıdır. Bunu bilir ve buna göre tercihinizi belirlersiniz. Sever ya da sevmezsiniz, gider ya da gitmezsiniz. Saygılarımla.

Hiç yorum yok:

BEREKETLİ TOPRAKLARDA ZEYTİN HASATININ ÖYKÜSÜ

"Zeytin gözlüm, sana meylim nedendir?" SOFRALARIMIZIN SİYAH İNCİSİ Yazı ve Fotoğraflar : Atakan ATASOY Fonda bir ressamın ...