17 Şubat 2024 Cumartesi

FAHRİYE ABLA 40 SONRA PLAK FORMATIYLA DÖNÜYOR


Ahmet Muhip Dranas'ın dizelerinde hayat bulan mahallenin çapkın kızı Fahriye Abla, Müjde Ar'ın oyunculuğuyla beyazperdede yer bulduğu günden tam 40 yıl sonra, bukez LP formatında plak olarak sevenleriyle buluşuyor. Mega Plak etiketiyle piyasaya sunulacak olan plakta Özdemir Erdoğan'ın yorumladığı Fahriye Abla parçasıyla birlikte filmin müzikleri yeralacak. 

Daha önce kaset ve cd formatında basılan albüm ilkkez plak olarak müzikseverlerle buluşuyor. Benim de naçizane kapak tasarımında yeraldığım bu güzel esere ait plak kırmızı renkli olarak Fransa'da basıldı. Açılır kapak olarak tasarlanan çalışmada iç sayfada filmden kareler yeralırken sağ iç kapakta ise döneminde ünlü bir derginin kapağında yeralan pozuyla Müjde Ar yani Fahriye Abla bulunuyor. Ön ve arka kapak aslına sadık olarak hazırlanırken iç sayfalarda yepyeni bir tasarım gerçekleştirildi. Mega Müzik tarafından müzikseverlere sürpriz niteliğinde hazırlanıp yayımlanan plakta bir de sürpriz poster yeralmakta. Plak koleksiyonerlerinin ve müzikseverlerin heyecanı plağın satışa sunulacağı bu günlerde tavan yaptı demek yanlış olmaz. 


AJDA PEKKAN "SEVDİM SENİ" - TEK PLAK & 2 VERSION





Herkese merhaba, değerli arkadaşlar sizlere -özellikle bilmeyen plakseverlere- AJDA PEKKAN SEVDİM SENİ plağının 2 ayrı versiyonu hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Farklı mezatlarda ve hemen al satışlarda karşımıza sıkça çıkan SEVDİM SENİ plağı, sanatçının yaşar plakçılıkla bağlarının kopma aşamasına geldiği ve hatta yeni bir firma ile SÜPERSTAR 83 albümünün çalışmalarına başladığı dönemde ilkkez Eylül 1982 tarihinde satışa sunulmuştur. Ajda Pekkan'ın dahil olmadığı bu plakta sanatçının bir önceki albümü SEN MUTLU OL için hazırlanarak plağa alınmayan, elenmiş 7 şarkı firma tarafından plağa aktarılmış, eksik kalan 3 şarkılar içinse yine SEN MUTLU OL albümünde yer alan; BİR GÜN - GERÇEK VE DÜŞ ve ÖMÜR BOYU adlı parçalar tekrardan bu plağa konularak tamamlanmıştır. 

Firmayla olan sözleşmesi gereği yeni bir albüm daha okuması gereken Pekkan, yeni bir albüm yerine SEVDİM SENİ plağının içeriğinde değişiklik yapmayı tercih etmiş ve SEN MUTLU OL albümünde de yeralan parçalar çıkarıldıktan sonra, stüdyoda YILLAR, SENDEN UZAKTA ve HEP BÖYLE CANA YAKIN şarkılarını kaydedilerek, SEVDİM SENİ plağı bu kez Mart 1983 tarihinde yepyeni bir düzenlemeyle ancak birönceki şarkı listesinin yeraldığı aynı kapakla ikinci kez piyasaya sunulmuştur. 

Her 2 plağın da kapağının aynı olması ve kapakta şarkı içeriğinin değişmemiş olması nedeniyle plağa ikinci versiyonda dahil olan 3 şarkı çok fazla bilinmediği gibi, bu yeni düzenleme farkı yalnızca plak göbeklerindeki etiketlerde kendine yer bulabilmiştir. henüz rastlamamış olsam da 2 versiyon için ortak kullanılan kapakta da bir fark olduğu, düzenlenmiş baskının ön kapağının sağ üstünde yeralan STEREO LP 15 ibaresinin ilk baskıda mevcut olmadığı, yine "just the ay you are" şeklinde yanlış yazılan şarkı adının sonraki baskıda "just the way you are" olarak düzeltildiği de söylenmektedir. Bunlara ilave olarak mevcut kapakta François Valery'nin Disco Brasilia adıyla seslendirdiği bestesi Türkçe sözlerle ve "Bir Anda" adıyla albümde yeralırken besteci olarak Selmi Andak adı girilmiştir. 

Aynı kapağın 2 farklı SEVDİM SENİ albümü için kullanılmış olmasındandır ki plağın satışında birinci mi yoksa ikinci versiyon mu olduğuna dair satıcı tarafından da alıcı tarafından da bir bilgi paylaşımı ya da talebi gelmediğini görüyoruz. üzerinden 40 yıl geçmiş olmasına rağmen halen aynı ve tek plakmış gibi alınıp satılmaya devam ediyor SEVDİM SENİ plağının Eylül 82 ve Mart 83 baskıları. Siz siz olun, bir koleksiyoner, dinleyici, pop müzik sever ya da Ajda hayranıysanız eğer, bu plağın 2 versiyonuna da sahip olun.


4 Mayıs 2023 Perşembe

EVLERDEN IRAK BİR DİZİ TERZİ










çağatay ulusoy ve salih bademci'nin başrolünde olduğu 7 bölümlük netflix dizisi TERZİ dizisini ha birşey oldu ha birşey olacak umuduyla 2 günde bitirdik çok şükür. şükrediyorum ki devamı yok. ekran karşısına kurulduğunuz birinci bölümün ilk sahnesinde uluslararası çapta bir organizasyon şıklığıyla sizi yakalayan defile sahnesi keyfinizi yerine getiriyor ve sonrasında olacaklar için sabırsızlanıyorsunuz. ancak daha ilk bölümün ortalarında başlayan ve son bölüme kadar devam eden tek bir hikaye, çağatayın evi, çağatayın işyeri, salihin evi, salihin işyeri dışında -tekne sahnesi hariç- başka bir mekanın kullanılmadığı dizide ilk bölümü çeken yönetmen ölmüş, yazan senarist işi bırakmış gibi bambaşka bir dünyaya uzanıyor. aynı hikayeyi bir köyde çekip ağanın oğlunun sevgilisi seyisin oğluna kaçmış şeklinde defalarca izlemişsinizdir oysa. yani ilk bölümdeki o gösterişli açılış kurtarmak bir yana hayal kırıklığına sebep olmuş dizide.

bunun yanısıra dizi hangi zamanda çekilmiş o da belli değil. yabancı mankenler var çılgın ev partisi var, tutucu aileler var. ama başroldeki ekipten hariç yan roller yok. yan hikayeler yok. aynı yemeği ısıtıp ısıtıp hatta soğumasına izin vermeden yiyip duruyorsunuz sanki sofrada. öyle yoktan bir dizi. salih bademciyi kim giydirdi ise umarım bununla gurur duymuyordur. oyuncu dizi boyunca "Rum Asıllı İstanbul doğumlu Elton John" havalarında gezinip duruyor fraktan bozma hippi yılları desenli ceketleriyle. abukluk desen had safhada. saçları kırlaşmış haylaz oğlan rolündeki bademci bir bölümde şirket patronu babasının masasına çıkıp koltuğuna işiyor ve babası bu durumu anneye dert yanıp şikayet ediyor. Gerçek hayatta olsa bi tarafını kesip ağzına sokardı o baba. 

emeği geçenlere gelince; onların hükmü yok. son dönem her dizide yırtık perdeden çıkar gibi çıkan ünlü psikolog yazar hanımın adı var desek sanırım yeterli olur. her işi gibi bu dizide de kapalı kapılar ardında yaşanan sapkınlıklar terzide de eksik kalmamış. bir çocuk zekasına sahip, konuşamayan, tek başına giyinemeyen, elini ayağını doğru dürüst kullanamayan bir erkek karakter var ki herşeye rağmen bakıcısına hallenip çocuk sahibi olabiliyor. beraber uyuyalım diye koynuna girip halleniyor. yine bu zat'ın her dizisinde olduğu gibi yürürken yere bakmayan, insana acımayan, yüzü gülmeyen ve ifadesi dizi boyunca değişmeyen bir aile reisi Terzide de var maalesef. bıktıysanız bu tarz dizilerden hiç ekran karşısına geçip vaktinizi öldürmeyin. başrolünde çağatay ulusoy olmasa video kasetlere kaydedilmiş, köy kahvehanelerinde amcaların izlediği 70ler yeşilçamından bir farkı yok ne yazıkki. 



4 Aralık 2021 Cumartesi

KİM KİMİ KİMİNLE?

 dizilerde aynı senaryoyu farklı kanallarda farklı oyuncularla izlemeye devam eden bir ülke oluşturdular. herkes aynı anda aynı proje dahilinde uyusun diye. ara ara yakaladığım şeyleri paylaşıyorum ama bunların hepsini biraraya getirip uzun uzadıya yazınca daha iyi anlaşılacak. son örnek bu akşam yaşandı. camdaki kız dizisinde çocuklarının yaptıklarıyla başedemeyen despot baba birden insafa geldi ve milyon dolarlık şirketin yönetimini bırakıp emekliye ayrılırken kızı ve oğluna şirketin yönetimini paylaştırdı. üzerinden 2 hafta geçti ve şimdi de AŞK MANTIK EVLİLİK dizisinde, çocuklarının yaptıklarıyla başedemeyen despot baba birden insafa geldi ve milyon dolarlık şirketin yönetimini bırakıp emekliye ayrılırken kızı ve oğluna şirketin yönetimini paylaştırdı. dikkat etti iseniz bu cümleyi bir öncekinden kopyalayıp yapıştırdım. zaten alışıksınız, alışığız. a ya da b kanalı olsun, sağ ya da sol kanal olsun hiç farketmiyor. bunların bir tanesi bile diğerine rakip değil. çünkü hepsinin yemi suyu aynı çiftlikten geliyor. hepsinin yaptığı iş aynı, hepsinin sunduğu dizinin senaryosu kopya. tek bir ekip yazıyor, sağını solunu az biraz çekiştirip değiştiriyor ve kanallara servis ediyorlar. kanallar da güzel bir kız güzel bir oğlan bulup bu senaryoyu farklı mekanlarda filme alıp bizlere servis ediyorlar. hangisini izlemeye başladınsa, haftada 1 dizi 4 saat ekranda oluyor. ayda 16 saat. 3 dizi izliyorsan eğer 48 saatini dizi izlemeye adıyorsun. kalan saatlerini de yarışma, evlilik, kayıp bulmaca, katil bulmaca, kimsenin şöhret olmadığı ses yarışması izlemeceyle geçiriyorsun. gerçek anlamda yatağına uzanıp uyuduğun zamanı da eklersen eğer, uyanık kaldığın saatler o denli az ki farkında bile değilsin. bugün pazarda peynirin kilosu 46 liraydı. peynirci çocuk sırada bekleyenlere duyuru yaptı. "haftaya kavga etmeyelim şimdiden haberiniz olsun, tüm fiyatlara yüzde 50 zam yapıyoruz" diye. benzini filan geçtik artık. kahvaltı sofrasına koyacağımız peynir, önümüzdeki haftadan itibaren 69 lira. ben henüz maaşıma yüzde 50 zam almadım. sen aldın mı peki? sanmıyorum. binlerce ailenin sofrasına koyacak peyniri yokken, evi, katı, arabası, şoförü, frak giymiş uşağı, hizmetçisi olan holding sahibi babanın birilerinin akıllıca oturup iğne oyası gibi işlediği, hayatımıza tuzak kuran dizilerde, kahvaltı sofrasında herkese sayılı zeytin paylaştırarak tutumlu olmayı öğretme cüretine artık katlanamıyorum. İki arkadaşın bir akşam yemeği yanında içtikleri tek kadeh şarap görüntüsü blurlanırken, evin kızının otel odasında bir erkekle buluşup hamile kalmasının, sonra orospuluğunu gizlemek için başkasıyla evlenmesinin normal gösterilmesine dayanamıyorum. başroldeki erkeğin, babasının baskısına isyan olarak kendini aile dostlarının karısıyla yatmadan önce kırbaçlatması, fakir aile çocuklarının silahla, bıçakla gezerken fakirlikten kurtulma yolunun kafa çalıştırmak, iş bulmak, iş kurmak ya da işe girmek yerine kabadayı olmak, çete kurmak, uyuşturucu satmak daha iyidir algısının yaratılmasına katlanamıyorum. eskiden kötü karakterler yan rollerde oynar, kötülüğünü yapar, filmin sonunda da cezasını bulurken, şimdi kötülerin başrolde olması, her türlü yolsuzluğu ve orospuluğu yapmasına rağmen alkışlanmasına şaşırıyorum. hele ki bir YASAK ELMA dizisi var. herkes herkesi düdükledi. dizide düdüklenmeyen tek karakter evdeki saf hizmetçi aysel. hani birgün bir araya gelip eskileri yadedelim deseler. buluştukları odada birbirini zikmeyen yok dedirtecek azgınlıkta bir dizi. günümüz televizyonları ve yaptıkları tüm yayınlar depresif tedavi niteliğinde adeta. hastayı sakinleştirmek, çevresinden yalıtmak üzere doz doz verilen antidepresanlar gibi. aç karnına, tok karnına farketmiyor. elimize batırılmış bir iğnenin ucundaki serum torbasından damla damla zerkedilir gibi beynimize işleyip, ulaşıp bizi uykuda tutmaya devam ediyorlar. tek bir odada, aynı masanın etrafında, aynı insanlar tarafından yazılan dizilerle hepimize iyi uykular.

12 Mayıs 2021 Çarşamba

"UYKUDAN ÖNCE"de bu hafta... dizilerle yaşadık öğrendik her pisliği

 "UYKUDAN ÖNCE"de bu hafta...

dizileri memleketi analiz için kulak misafiri şeklinde takip ediyorum. genelde aynı senaryoyu kanallara bölüştürüp memleketi aynı -tutan- hikaye etrafında uyuttukları aşikar. karakterler aynı, konu farklı gibi görünse de hepsinde aynı. mesela en basitinden bir dizide başrol erkek soyunup duş alıyorsa o hafta tüm dizilerde aynı görüntü oluyor. bir dizide ana karakter hamile kalıyor, hopppa hepsinde kadınlar tam köşeye sıkıştıkları bir konu olunca hamile oldukları ortaya çıkıyor. 2 hafta sonrasında da sırayla düşük yapıyorlar. bundan hareketle geçen hafta yasak elmadaki sürpriz hamilelik için söylediğim düşük gerçekleşti sonuçta. o anda haftaya sadakatsiz dizisinde düşük var, bekleyin görün dedim ki şu an ekranda oynuyor. başroldeki hatun aniden düşük yapıverdi. takip edin, kıyaslayın hep ama herşey aynı. yıllardan beri tüm dizilerde -köyde olsun yalıda olsun- onun yasalarının geçerli olduğu bir büyük hanım karakteri mutlaka vardır. aileye uyum sağlamaya çalışan bir gelin de. ama bu hiç erkek karakter olmaz. erkekler zengin. ama öyle böyle değil. kimsenin iplemeyeceği karakterler de olsalar basın peşlerinde. hep haber oluyorlar. kaldı mı böyle basın desen zaten kimsenin ipliğini pazara dökecek basın yok memlekette. kalmadı. yemiyor. ama dizilerde var. ikinci kadın desen zaten oldum olası var. memlekette her erkeğin ikinci bir kadını var buna göre. hiç bir erkeğin toplu arkadaş çevresi yok ama illa bir kankası var. ikincisi yok. bu kanka senaryonun sıkıştığı yerlerde yardıma koşuyor yaptıklarıyla. sonra da ana karakterin karısına, sevgilisine aşık oluyor gizliden gizliye. ıssız adada kalmış küçük bir kafile gibi herkes. dışarıdan eş almak, sevgili yapmak yok, 10 kişi varsa dizide, o 10 kişi sırayla birbirleriyle yatıyorlar. gülmek yasak. onun yerine anıra anıra bağırmak ve anırmak iyi oyunculuk olarak nitelendiriliyor. sonra diyoruz ki sokakta, trafikte insanlar niye bu kadar kızgın birbirine karşı. rol modeller ortada. dua edin sadece bağırıyorlar. bu dizilere tam anlamıyla kaptırsalar kendilerini Allah korusun sokak ortasında yere yatıracaklar bu gidişle. o yüzden sokaktaki insanın birbirine bağırdığına, arabadan inip silah çektiğine filan kızıyoruz ama belki bunlar iyi zamanlarımız. en azından şimdilik.


14 Mart 2021 Pazar

SELDA BAĞCAN - Ağlama Anne (Kağıttan Hayatlar Soundtrack)

Çağatay Ulusoy'un başrolünde yeraldığı KAĞITTAN HAYATLAR isimli 2021 tarihli filmin müzikleri arasında yeralan AĞLAMA ANNE şarkısı usta yorumcu SELDA BAĞCAN tarafından seslendiriliyor.
Bir SEZEN AKSU bestesi olan şarkı ilk olarak AJDA PEKKAN tarafından 1993 yılında yayımlanan albümde yeralmıştı.

Film için toplamda 9 şarkı seçilmiş ve kullanılmış. Şarkı seçiminin ince elenip sıkı dokunduğu ise listeye şöyle bir gözatınca hemen anlaşılıyor. Titiz bir çalışma ile izleyici kitlesinin tamamına hitap edecek olan ancak birbiriyle hiç alakası olmayan şarkılar filmin soundtrack listesinde yerini almış. Böyle düşününce, aklıma Rumca bir şarkı da bu listede olsa olurdu demek geliyor. İşte filmde yeralan şarkıların listesi;

  1. İtirazım Var - Müslüm Gürses
  2. Ağlama Anne - Selda Bağcan
  3. Çöplük - Gazapizm
  4. Koca Yaşlı Şişko Dünya - Adamlar
  5. Yalan Dünya - Neşet Ertaş
  6. Euphoria - Sarah Nil Cameron
  7. Djelom Djelom - Anonim
  8. Awaz - Anonim
  9. Dokumacı Kız - Anonim
  • Filme gelince; konu, oyunculuk, görüntü, ışık ve bir film için sayılabilecek hangi kriter varsa tamamı için 10 üzerinden 10 demek yeterli ve yerinde olacaktır. Çağatay Ulusoy'un kariyerinde büyük bir mihenk taşı olarak yeralmaya aday bir çalışma olmuş. Mutlaka izlemelisiniz ve eminim izleyeceksiniz de. Benden söylemesi. Kaçırmayın.









23 Ocak 2021 Cumartesi

ANTİKA PAZARINDA

 Geçmişe dair anılar, eşyalar, objeler arasında geçirilen zamanlardan hoşlananlardansanız eğer İstanbul sınırları içerisinde sizi misafir etmeye hazır türlü tezgahların yeraldığı 2 adet antika pazarı var. 

Bu pazarlardan biri namı yıllardan bu yana tüm ülkeye yayılmış olan Feriköy antika pazarı ve diğeri de son dönemde yerleşik düzene geçen Kadıköy antika pazarı. Her iki pazar da haftasonları Pazar günleri kuruluyorlarsa da pandemi dolayısıyla mevcut günleri değişmiş durumda. Bu nedenle ziyarette bulunmak isterseniz kurulduğu günü kesin öğrenmek için internette bir araştırma yapmanızda fayda var. 

Antika pazarlarında neler bulabileceğinize dair bilgi vermek için ise sadece HERŞEY demek yeterli olacaktır. Meraklısı değilseniz bile birgün birine mutlaka ziyarette bulunun. düşünceleriniz değişecek ve elinizde eski bir parça ile oradan ayrıldığınızı farkedeceksiniz mutlaka. 










11 Ocak 2021 Pazartesi

NİLÜFER'İN BÜYÜK DEĞİŞİMİ


YİNE YENİ YENİDEN NİLÜFER



Nilüfer'in 14 yaşında başlayan ve kısa sürede zirveye çıkan kariyerinde, 1984 yılında KAR TANELERİ isimli şarkısını seslendirdiği Kayahan ile olan müzik yolculuğu 90'ların sonuna dek sürmüş, hatta 1986 yılında yine bir Kayahan bestesi olan GECELER ile Akdeniz Şarkı Yarışmasında birinciliği kucaklamıştır.

1987 yılında GECELER adıyla çıkardığı albümünde iz bırakmış şarkılara kendi yorumunu katarak yerveren sanatçı bu çalışmasıyla kariyerinde güzel bir ivme yakalamıştır. Ancak başarılı plaklar, kasetler, cdlerle kalıcı şarkılara imza atan usta yorumuna rağmen birşey hep eksik kalmıştır müzik yolculuğunda. Taa ki 1988 yılında piyasaya sunduğu ESMER GÜNLER adlı albümüne kadar.

Kayahan destekli ESMER GÜNLER, MOR MENEKŞE gibi hitlerini seslendirdiği bu albümle büyük bir başarı sağladı sanatçı. O dönem klip demek BBG olarak da bildiğimiz, erler film tarafından hazırlanan "bir başka gece" adlı müzik eğlence programı demekti. Yeni çıkan her albüm için, sanatçı TRTde yayımlanan bu programa çıkıp şarkılarını tanıtırdı ve program için şarkılara özel çekimler yapılırdı. Kaseti çıkaran sanatçı ya da firmanın işi değildi bu anlamda klip çekmek. Halen daha o yıllara ait ekranlarda dönen kliplerin çoğu bu programın arşivindendir. Nilüfer de görsel olarak bir kadın olduğunu hatırlatan değişimini bu albüm için hazırlanan kliplerle ön plana çıkarmıştır.

Özellikle mor menekşe şarkısı için ilkkez renkli kontakt lens kullanarak kamera karşısına geçmiştir. Daha güzel, prüzsüz bir cilt görünümü için bu klipte özel kameralar ve teknik kullanılmıştır. Hatta çekimde yeralan arkadaşlarımın ifadelerine göre mora çalan lenslerini ön plana çıkarmak için gerekli ekipmanın gelmesi için saatlerce beklemişlerdi çekimlerde. Bu albümden sonra gelen SEN MÜHİMSİN'de ise saç rengini değiştirerek yeni imajını bir tık daha ileriye taşımış oldu. Albümde yine Kayahan besteleri fark yaratmıştı. Asıl fark 1992 yılında, "yine yeni yeniden" albümüyle geldi. 

YİNE YENİ YENİDEN albümüyle 88 yılından beri giyindiği yeni imajını ileri bir level'a taşıdı sanatçı.

Bu albümün tanıtımı, TRT ekranlarında izzet öz tarafından hazırlanan özel bir programla yapıldı. hem dinleyiciye hem de izleyiciye.


Birbirinden farklı senaryolarla hazırlanan kliplerde farklı farklı nilüfer geldi ekrana o programda. Sokakta insanlarla dans eden, çocuklar gibi eğlenen, spor salonunda spor yapan, sahnede seksi tavırlarla dans eden gibi. Özellikle yeniden sev şarkısında tamamen makyajsız bir halde bornozuyla makyöz masasına oturup saçıyla makyajıyla kostümüyle büyük değişimine izleyiciyi ortak ettikten sonra, işte yeni nilüfer der gibi söylüyordu o şarkıyı. Ondan sonra da Kayahan'ın yanında sağa sola sallanan o minyon, sıradan kadın olmadı bir daha. O her zaman olduğu gibi usta bir yorumcu, ama artık aynı zamanda izlenen güzel bir kadındı.

90'lı yıllarda ve sonrasında da sürekli üreterek, günümüze dek kariyerinin ilk günlerinden itibaren olduğu gibi birbirinden başarılı yeni albümlerle müzikseverlerin karşısına çıkan Nilüfer, hem göze hem kulağa hitap eden büyük bir star olarak şarkılarını söylemeye devam ediyor. - Atakan Atasoy






28 Aralık 2020 Pazartesi

FATMA GİRİK yıllar önce doldurduğu tek 45lik plağında yeralan şarkılardan biri olan KÖRDÜĞÜM ile sayfamızda

Yeşilçamın ünlü aktristi Fatma Girik, oynadığı filmlerde yeralan şarkılardan bazılarını da seslendirmeyi tercih etmiş ve başarılı yorumuyla dikkatleri çektiği o dönemde 2 adet 45lik plakla sevenlerine seslenmiştir. 1973 yılında piyasaya çıkan 45lik plağında kördüğüm ve su sızmazdı aramızdan isimli şarkılar yeralmaktadır. Sanatçı bir de yine yeşilçamın komedyen aktörlerinden öztürk serengil ile bir plak çalışması yapmış ve yine bu 45liğin bir yüzünde aguş isimli çok da üzerinde durulmayacak, öztürk serengil havasını yansıtan vasat bir parçayı seslendirmiştir. 
Ayrıca sanatçının filmlerinde seslendirdiği şarkılar sonraki yıllarda fatma girik sevgilerimle adıyla bir LP, uzunçalar plak olarak derlenerek piyasaya sürülmüştür. 
Muhtemelen koleksiyonerlerin ilgisinden olsa gerek, bu plağı kolay kolay görme, edinme şansı birçok müziksever için sadece hayalden ibarettir. Keza su sızmazdı aramızdan ve kördüğüm adlı şarkıları okuduğu 45lik plak da koleksiyonerlerin elinde olduğundan nadiren günyüzüne çıkmakta ve dönem plaklarının arasında yüksek fiyattan alıcı bulmaktadır. 
videomuzda sanatçının çıkarmış olduğu bu tek 45liğinin bir yüzünü süsleyen kördüğüm adlı şarkısını sizlerle paylaşıyorum. 
keyifli dinlemeler. 


aşağıdaki linke tıklayarak, ilginizi çekeceğine inandığım diğer videolarım için youtube kanalıma ulaşabilirsiniz. 


16 Aralık 2020 Çarşamba

İçinden boru geçen ağaç

 Genellikle bu tip bir oluşumu fotoğraflarda görür ve hayret ederdim. bazen ormana terkedilmiş bir arabanın içinden çıkıp büyüyen, bazen bir kayanın yarığından filizlenerek hayata tutunan bir ağaç olurdu genelde bu görüntüler. 

İlkkez gözlerimle gördüm Erenköy sokaklarında dolaşırken.

Yine aklıma geldi o sözüm; 

"herşeye inat, bir yolunu bulur hayat"



Mevzu bahis kapadokya olunca, konu belli

Ne zaman kapadokya'yı tanıtan bir film ya da belgesel izlesem, dergi, gazete karıştırsam, çanak çömlek yapan ve gelen turistlerin saçlarını kesip biriktiren bir ağbi var ya hani mutlaka bilirsiniz, ondan başka esnaf yok basında.

Sanırsın birtek bu ağbi var esnaf olarak kapadokya'da.

Yerli / yabancı turistlerin aynı dükkanda aynı tezgahta çanak çömlek yapamama girişimleri bana bıkkınlık verdi.

Doğal oluşumlar ve yerleşim alanlarından başka bir yer, bu adamdan başka bir insan yok mu tanıtacak koca şehirde?







BEREKETLİ TOPRAKLARDA ZEYTİN HASATININ ÖYKÜSÜ

"Zeytin gözlüm, sana meylim nedendir?" SOFRALARIMIZIN SİYAH İNCİSİ Yazı ve Fotoğraflar : Atakan ATASOY Fonda bir ressamın ...