Kareye tam oturtulmuş bir hareket fotoğrafı. Sıvası
dökülmüş duvarlarıyla fonu kaplayan eğreti apartmanlar, arka sokakların pamuk
helvayla mutlu olabilen çocuk yüzleri, çocuk yüzlerle mutlu olan bir annenin
tebessümü. Hepsi ayrı ayrı toplanmış, biraraya getirilmiş gibi şu fotoğraf
karesi için. Şu masum mutlu haller ne kadar hoş duruyor sarı kağıt üzerinde. Bir
elde pembe pamuk helva, diğerinde karşı evin Nalan'ı, Hatıralardaki en eski
arkadaş. Arkada mahalleyi İstanbul'a bağlayan yolların başlangıcı yokuş
sokaklar. Kenarından dönüversen bizim yalancı bakkal. Her seferinde acaba bu
sefer beni neyle, nasıl kandırdı diye elimdeki kuruşları saya saya eve döndüğüm
bakkal. Tam arkada yalnız yaşayan yaşlı emekli albay ve onun yaşlı
kızkardeşinin oturduğu evin aspiratörlü mutfak penceresi. Kimbilir kaç kez
düştüm yalınayak koştuğum bu sokakta bakkala giderken. Çoğunda da beni hep
ürküten, garip bir korku veren yaşlı otorite albay ve onun beyaz saçlı, sakallı
kız kardeşi yüzünden. Sırf beni görüp de bakkaldan birşey aldırmasınlar diye. Oysa
ne kibar ne düzgün insanlardı mahallenin diğer sakinleri arasında. Bunun için
belki de garipti benim için bu İstanbul beyefendisi albay ve onun sevgili
kızkardeşi. En sevdiğimizin bile mahalle kavgalarında ilk satışa getirdiği
bizler alışık değildik böylelerine.
Mesela Nalan. Bakmayın Nalan'ın böyle elimden tutup
gülücük dağıttığına. Oynar gülerdik ama ilk fırsatta da birbirimizin gözünü
oymaya hazır beklerdik. Sen deli ben senden deli hesabı. Ve her kavganın sonunda
bir hafta ara verilirdi arkadaşlığa. Karşı pencerelerde elimizde yağ sürülmüş
ekmeklerimiz pencerelere çıkar, demirlerin arasından ayaklarımızı sarkıtır,
birbirimize kimin ekmeği daha güzel havası atardık. Haliyle büyüdük. Evler de
küçüldü aksine. Peşimiz sıra yetişen kardeşlerimiz de karışınca oyunlarımıza,
yetmez oldu nohut odalarımız bizlere. Önce Nalan taşındı mahalleden sonra da
biz.Dediler ki apartmana çıkmış Nalanlar. Güzel okullara yazılmışlar. Bize ne bundan
dedik. Ama bir iki mahalle ziyaretinde anlaşıldı ki apartman çocuğu olmuş bizim
konduların kızı. İlk arkadaş kazığıdır o tanımamazlık bana. Öyle bir bakmıştı
ki o yabancı gözler, ne pamuk helvası kaldı erimeyen ne de çocuk yüreğim
ellerimde...
Nalan'la başladı mahallenin şehre göçü. Ve her boşalan
evde hemen bir hafta sonrasında başka bir duman tüttü bacadan. Çünkü hep bir
umut oldu istanbul'un bu arka sokakları köyden gelecek akrabalar için. Her evin
bir köylüsü vardı o zamanlarda. Ya bir delikanlıydı bu iş umuduyla
akrabalarının yanına yerleşen ya da bir genç kızdı şehirden hayırlı bir kısmet
bekleyen. Sonunda bizim mahallenin parasızlıktan evlenemeyen bütün
delikanlıları "şehirli çocuk" sıfatıyla birer ikişer aile kütüklerine
yazdırdılar komşunun akraba kızlarını. Kınalarında oynadık, düğünlerinde
dansettik elbirliğiyle bütün mahalle. Daha iyi olacaktık, daha büyük olacaktık
belki ama gitgide daha bir yabancı olduk birbirimize. Halayın boyu uzadıkça
ucunu göremez, görsek de mendili sallayan elin sahibini tanıyamaz, çıkaramaz
olduk bir yerlerden. Mahallenin bir ileri gelenleri bir de yeni gelenleri vardı
artık. Gelenlerle gidenlerin hesabı sonunda birbirine karıştı. Annelerimizin ve
komşu teyzelerimizin tabiriyle bizim sokağımız bize yabancı olmuştu. Önce
çocuklar evlendirilip yerleştiler uzak semtlere. Ardından anneler ve hala
yaşıyorsa babalar gittiler çocukların evlerine.
Bizler gidenler olduk. Yenildik mi yenilere yoksa
yeniliği mi denedik başka mahallelerde bilinmez. Bildiğimiz ise yerimizin boş
kalmadığıydı. Ne evlerimiz çürüdü bakımsızlıktan ne de bacalarımız tütmez oldu
ardımızdan. Oyuncuların değiştiği ama oyunun hep aynı kaldığı bir sahne oldu
bizim sokaklarımız. Işığıyla, dekoruyla, oyunuyla koca bir tiyatro sahnesi. Ve
kimler geldi kimler geçti o sahneden. Kimi içimizden kimi kıyımızdan. Bakkalı
bir kaç yıl daha oğlu işlettikten sonra belediyede işbaşı yapıp dükkanı
devretti. Yaşlı albay ve kızkardeşi ondan daha önce taşındılar mahalleden
zaten. kimbilir belki de biri öldü, biri ardından kahroldu. Yalınayak seksek
oynadığımız yol taşları asfalt ziftleri altında boğulup kaldılar. Ama onun
dışında herşey, herkes aynı kaldı o gecekondu mahallesinde. değişense sadece
zaman oldu... Bir de Nalan...
- Atakan ATASOY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder